20 Ağustos 2007 Pazartesi

Basında Europey.com


Milliyet gazetesinin çok değerli yazarlarından sayın Melis Alphan, Boy Aynası adlı köşesinde 23 Temmuz 2007 tarihli yazısında bakın Europey.com dan nasıl bahsetmiş. (Tüm yazıyı değil, www.Europey.com ile ilgili olan kısmı yayınlıyoruz)

Melis Alphan'a kocaman Teşekkürler!


Bu siteyi not edin
Yaşadığınız yer Türkiye olunca internet alışverişiniz de e-bay, amazon.com gibi istisnalar dışında Türkiye'yle sınırlı kalıyor. Biz bazen arkadaşlarla yabancı sitelerden alışveriş yapıyor, malları Avrupa veya ABD'deki tanıdıklarımızın adresine göndertiyor, onların da bize göndermesini sağlıyoruz. Bu da haliyle zahmetli bir iş oluyor.
Fakat bir site var, ben de yeni keşfettim: strawberrynet.com. Burada aklınıza gelen hemen her kozmetik markasının cilt bakımı ve makyaj ürünleriyle parfümleri satışa sunuluyor. Kargo ücreti ve gümrük bedeli ödemeden ünlü markaların ürünlerini kapınıza kadar getirtebiliyorsunuz. Fiyatlar duty free'den bile ucuz. Alışverişlerinizde de ödüllendirilip yüzde 15'e kadar indirimlerden de faydalanabiliyorsunuz. Ürünü beğenmezseniz iade de edebiliyorsunuz.
Europey.com adlı Türk alışveriş sitesinde adım adım strawberrynet.com'dan nasıl sipariş vereceğiniz anlatılıyor.CUMARTESİ

15 Ağustos 2007 Çarşamba

NLP ile Başarının Sırları

NLP ile başarmak, başarının özgüvenle geliştiği varsayımından yola çıkar. Özgüveninizi kazanmak için NLP tekniği ile
uygulayabileceğiniz yollar şunlardır:
1- Olumsuz tecrübelerinizden kurtulun.İlk adım olarak size durup dururken başarısızlık duygusu yaratan, güveninizi yitirmenize
yol açan geçmişteki kötü deneyimlerinizi hafızanızdan silin.
2- Kendinizle konuşurken ikinci şahısla konuşuyormuş gibi yapmayın.Kendinizle iletişiminiz çok önemlidir.”Ben başarırım” deyin.
3- Bu günün işini yarına bırakmayın. Şu an yapılması gereken tüm işleri şu an yapın.İşlerinize başlayamamanız ya da başladığınız
işi yarım bırakmanız, başarısızlık korkusundan kaynaklanıyor olabilir. Yarım bıraktığınız işleri bitirmekle işe başlayın.
Bu, kendinize güven duymanıza yardım edecektir.
4- Başarmak istediğiniz şeyi düşünün.Tam olarak ne istiyorsunuz?Bunu dakikalarca düşünerek tam konsantrasyon sağlarsanız,
bunun sizi olumlu bir ruh haline soktuğunu göreceksiniz.
5- Başardığınız şeyleri düşünün ve bunları nasıl başardığınız üzerine kafa yorun. Hatta bunları başkalarına anlatın. Daha önce başarıya
ulaşmanıza yarayan yöntem şimdi de işinize yarayabilir.
6- Başarılı insanlar genellikle çözüm odaklı düşünürler. Sorunlarınızı gözünüzde büyüttükçe sorunlar daha da içinden çıkılmaz bir hal alır.
Sizin durumunuza uygun birini düşünün.O sorununu nasıl çözmüş? Bu yönteme odaklanın.
7- Yapacağınız egzersizler, size enerji olarak geri dönecektir.Duyu organlarımızın da enerjiye ihtiyacı vardır.Spor yaptığınızda seratonin
ve endorfin hormonlarınızdaki artış, kendinizi iyi hissetmeniz ve bu enerjinizi dışarı yansıtmanız açısından önemlidir.
8- İstediğiniz şeyi, olmuş gibi hayal edin.Belirsiz bir gelecekte değil şu anda yapıyorum deyin.Bu mesaj, alt bilincinizi harekete geçirecek
ve amacınıza yönelik harekete davet edecektir. Siz farkında bile olmayacaksınız.
9- Seçtiğiniz renkler sizi anlatıyor.Giysilerinize dikkat edin.Giysilerinizde canlı renkler hakimse, enerjinizin ve kendinize olan güveninizin
arttığını hissedeceksiniz.
10- Hayır demeyi öğrenin.Kimse size istemediğiniz bir şeyi yaptıramaz. Sizi üzen, sizi olumsuz ruh haline sürükleyen insanlarla olan
ilişkinizi gözden geçirin. Bu kişilerle iletişim kurmak sizden sürekli bir şeyler götürecektir.
11- Amacınıza ulaştığınızı hayal edin. Bu durumda neler yapacağınızı,elde edeceklerinizi, bir gününüzün nasıl geçeceğini sanki olmuş gibi
hayal edin.Bunu hayalinizde yaşayın.
12- Sizi başarısızlığa iten davranış kalıplarınızı gözden geçirin. Bunları ortadan kaldırmak için formüller geliştirin.
13- Olumsuz düşünceler,olumsuz kelimeler beyninizde yer ederek, orada beslenir.Sonuç olarak olumsuzluğu artarak size geri döner.Kötü bir
kelime kullanıldığında ona yüklenen anlam da bilince çağırılır. Yavaş yavaş bu kelimenin ve anlamının hayatımıza yer etmesi riski vardır.
Bu nedenle her ne olursa olsun olumsuz bir kelimeyi düşünmemeye çalışın.
14- Hayatınızda eksikliğini hissettiğiniz şeye odaklanın.Hayatınızı yönlendirin.Olumlu ve başarıya kanalize olmuş bir ruh hali size enerji ve
mutluluğu da beraberinde getirecektir.

NLP Nedir?

NLP 1970’li yıllarda dilbilimci John Grinder ve matematikçi Richard Bandler’in çalışmaları ile ortaya çıkmıştır.
NLP’ nin özü modellemedir. Mükemmel performansa sahip olan başarılı kişilerin nasıl bu denli başarılı olabildikleri üzerinde yoğunlaşmışlardır.Tüm insanların belli becerileri var, ancak neden bazı insanlar bu becerilerde mükemmelleşmişlerdir?
Bu iki bilim adamı, çok detaylı olarak, üç ünlü terapistin davranışlarını dikkatle gözlemleyerek modellediler.Bu terapistler,
Satir,Perls ve Erickson’du. Modelleme sonucunda bu üç ünlü kişinin tarzlarının çok farklı olmasına rağmen kullandıkları
kalıpların şaşırtıcı derecede birbirine benzediğini gördüler.
Grinder ve Bandler, bunun ardından başka başarılı insanların da modellerini çıkararak çalışmalarına devam ettiler.
Sonuçta ise diğer insanların da performanslarını geliştirmek, kişiliklerini olumlu yönde değiştirebilmek, iletişim sorunlarını
ortadan kaldırmak için uygulayabilecekleri bir model geliştirerek uygulamaya sundular.
Bugün ise NLP, her düzey ve meslekten kişileri mesleki ve kişisel alanda geliştirme özelliği sayesinde kendini tanıma
ve geliştirmeye ilgili kişiler ve uluslarası şirketler başta olmak üzere gün geçtikçe daha fazla ilgi görmekte ve uygulanmaktadır.

7 Ağustos 2007 Salı

Hedef belirlemenin gücü

Kişisel gelişiminiz için kitap okursunuz değil mi?Ya seminerler? Seminerlere de katılır mısınız? Ya teyp dinleme, video izleme, internetten araştırma, tüm bunları yapar mısınız? Elbette bu saydıklarımdan en az birini, belki de hepsini yapıyorsunuz. Kişisel gelişiminize az veya çok bir şekilde önem veriyorsunuz ve vermeye de devam ediyorsunuz.
Kişisel gelişiminiz için başvurduğunuz kaynak her ne olursa olsun, bunların hemen hemen hepsinde hedef geliştirmeden bahsedilir. Özellikle eğitim programlarına katılanlar bilirler ki eğitimlerin nerdeyse tamamında hedef belirlemenin öneminden bahsedilir. Hedef belirlemenin insan hayatında nasıl bir yer oluşturduğunun önemi anlatılır.
Devam edecek...

http://www.europey.com editöründen

6 Ağustos 2007 Pazartesi

Altıncı Sayfa

Bundan sonrasını okumak isteyenler lütfen bildirsinler....Öyle kayıtsız şartsız yazmak yok....Eğer okumak isterseniz yorum yazın, yazın ki bileyim, eğer yazmazsanız gereksiz yere kitabımı da deşifre etmeye gerek yok öyle değil mi?. Yorumları bekliyorum...

Onun yerine size daha farklı bir bilgilendirme yapayım. Lütfen 365gun bloguma bakın. Hergün yaşananları orada bulabilirsiniz. Adresi tekrar yazıyorum;

http://www.365gun.blogspot.com

5 Ağustos 2007 Pazar

Beşinci Sayfa

Yaz geldi mi hemen, hemen her hafta sonu bu programı yapıyorlardı. Aralarındaki arkadaşlık ve uzun yıllara dayanan samimiyetleri ile bir arada olmaktan aldıkları zevkin yanı sıra uzun, uzun sohbetlerle birçok fikir alışverişinde bulunuyorlar ve zaman, zaman da dertlerini paylaşıyorlardı.
Gaye ve Ömer evliliklerinin sekizinci yılında almışlardı bu evi. Her ikisi de çalışıyor, hatırı sayılır para kazanıyorlar ve çocukları da olmadığı için hemen, hemen tüm kazandıklarını eğlencelerine harcıyor, arada birde eğlencelerine hizmet edecek bu tür yatırımlar yapıyorlardı.
Her ikisi de ilk görüşte çok sevmişlerdi bu evi. Görür görmez aşık olmuşlardı adeta ve hemen Hande, Kerem, Sevinç ve Murat’a haber vererek almadan önce onlarında görüşlerini almışlar, söz birliği ile almaya karar vermişlerdi. Geçen yazdan beri de her hafta sonunu burada geçiriyorlardı. İzin zamanlarını da geçen yaz hepsi burada geçirmiş, ev hiç boş kalmamıştı.

Murat önündeki rakı kadehinden bir yudum aldı, yutkunurken masanın diğer ucundaki kavun tabağına uzandı, bir dilim kavun alarak tabağına koydu. Özenle bir parça keserek ağzına aldı. Ağzında kavunu çiğnemeye devam ederken arkasına doğru yaslandı ve ellerini başının arkasında birleştirerek oturduğu yerde iyice kaykıldı.

“İyi ki almışız biz burayı be, şu keyfe bak, bundan iyisi şamda kayısı”

4 Ağustos 2007 Cumartesi

Dördüncü Sayfa

“Senin işaretlerini yerim ben, biraz sonra da kurt adam çıkıp gelecek, hee”
Masadaki gülüşmeler devam ederken dilini alabildiğine çıkartıp, korkutmakla alay eder gibi Gaye’nin yüzüne doğru iyice yaklaştırdı ve yanağına bir öpücük kondurdu. Gaye sıkıldığını belli eden bir tavırla, koluyla uzaklaştırmaya çalıştı Ömer’i, suratını da hafifçe asarak.
“Ne olmuş yani, çıkar mı, çıkar. Olacağına bakın siz” diyerek tabağında kalan peynir kırıntısına tüm hırsını ondan alırcasına çatalını batırdı.
Ömer, yaptığı şakanın Gaye tarafından hiç de hoş karşılanmadığını farkederek kolunu Gaye’nin omzuna dolayıp kendine doğru çekti.

“A, şaka yaptım yavrum asma hemen suratını”

Gaye küskünlüğünü omzunu silkerek iyice belirtti. Saman alevi gibi olan küskünlüğünden az sonra eser kalmayacağını bile bile. O gece, üç çift, Gaye, Ömer ikilisi, Sevinç, Murat ikilisi ve Hande, Kerem ikilisi, Ömer, Gaye çiftinin Didim deki yazlıklarında akşam yemeği yemeye, o geceyi orada geçirdikten sonra da sabah geç vakit kahvaltılarını yapıp İzmir’e geri dönmek üzere plan yapmışlardı.

Sabahtan, bir gün önce kararlaştırdıkları gibi bir alışveriş merkezinde buluştular ve daha önce belirledikleri alışveriş listesinden gerekli olanları aldılar. Liste daha çok hemen yemeğe hazır, pişirmek zorunda kalmayacakları yiyeceklerden ve bir de mangal yapmak üzere çeşitli türde et den oluşuyordu. Alışverişlerini yaptıktan sonra üç araba arka, arkaya İzmir’den yola çıktılar ve üç buçuk saat sonra körfezin hemen kıyısındaki dubleks yazlığa vardılar.

Günlerden Cumartesiydi ve yaptıkları programa göre o akşam yemeklerini yiyecekler, patlayana kadar sarhoş olacaklardı.

Devam edecek...
Yazan: http://www.europey.com Editörü

3 Ağustos 2007 Cuma

ÜÇÜNCÜ SAYFA

Körfez boyu sıralanmış evlerin hemen önünde uzanan sık çam ağaçları mavi ve yeşilin ahenkli uyumuna ortaklık ederken, ağaçların hemen bitiminde beliriveren deniz evlerle arasında en fazla iki yüz metre mesafesini koruyordu. Çoğunluğu sessiz ve sahiplerinin varlığıyla daha aydınlanmamış evlerin arasında bir tanesinin bahçesinden kahkahalar, konuşmalar, yükseliyor, yuvarlak masanın etrafında oturmuş altı kişi, çeşitli yemeklerle donattıkları masada, içkilerini yudumluyorlardı. O muhteşem gecede o ev, o masa ve o altı kişi, ayın gökyüzünde parlaması gibi karanlığın ortasında parlıyordu.

Kolunu kaldırdı bir tanesi ve uzaktaki yatı işaret ederek bağırdı.

“Heey, şu karşıdaki yatın ismine bakar mısınız”

Herkes kafasını yatın olduğu yöne doğru çevirdi. Gaye devam etti.

“Dolunay yazısını gördünüz mü? Yatın ismi dolunay, tepemize bakınız, dolunay, inanmıyorum vallahi bu işte bir şey yoksa ne olayım. Gökte dolunay, yatın ismi dolunay bana sorarsanız bu bize gizli bir işaret”

Giz dolu ve esrarengiz bir ton yüklediği sesinin ardından kahkahalar yükseldi masada. Ömer, kolunu uzattı ve hemen yanında oturan Gaye’nin yanağından bir makas aldı.

2 Ağustos 2007 Perşembe

İkinci Sayfa

İskele boyunca sıralanmış aydınlatmalar, denize yansıttıkları ışıklarının oluşturduğu yakamozların parlaklığı için ay ile yarışıyorlardı sanki. Ay gümüş parçacıklarını, iskelenin ışıkları ise erimiş altın parçacıklarını sunuyorlardı ince, narin, ipeksi denizin üstüne.

Hafif, tatlı esintisi ile muhteşem geceyi tamamlayan rüzgar, ağaçların yapraklarını yalayıp geçerken, denizin narin salınımlarının kıyıyı okşarken çıkarttığı sesle karışıyor ve Rodrigo’nun gitar konçertosuna adeta nazire yapıyordu.

Az ilerde iskeleye demir atmış olan yat, hafif esen rüzgarın etkisiyle suyun üzerinde bir sağa, bir sola salınıyor, yatın üzerindeki dizi, dizi sıralanmış ışıklarsa yatın salınımıyla beraber denize döktükleri altın parlaklıklarını beraberinde sürüklüyor, oluşturduğu yakamozları şıkırdayan bir dansözün ışıltılı elbisesi gibi titretirken, denizin üstü erimiş ve yayılmış altın parçacıklarının ışıltısını saçıyordu.

Zarif bir şekilde su ile kucaklaşmış kahverengi gövdesinin üzerinde beyaz boya ile, büyük harflerle yazılmış dolunay yazısı, uzaktan bakanın bariz olarak görebileceği şekilde açıkça seçilebiliyordu. Sanki o gece yat ve ay birbirleri ile gizliden gizliye anlaşmışlar, ay yat için parlıyor, yat ise ay için salınıyor gibiydi. Sakin, sessiz, kimsesiz yat, ayın sıcak, parlak ve hakim ışıkları ile donanmış, bir gelin kız zarafetinde adeta flört ediyordu ayın ışıkları ile.Gökyüzünde milyonlarca yıldız, aya eşlik eden vokalistler gibi, ayın etrafında yerlerini almışlar, ne parlaklıklarının sönük kalmasına, ne de yıldız olamadıklarına aldırış etmeden bir yanıyor, bir sönüyor, bir kayıyorlardı. Aya rağmen, ayla birlikteydiler. O gece, ay parlak, yıldızlar parlak, yat parlaktı.

kaynak: Dolunay adlı kitap, Yazan: www.Europey.com editörü

1 Ağustos 2007 Çarşamba

Birinci Sayfa

Ay gökyüzünde hakimiyetini ilan etmiş, pırıl pırıl parlaklığı ile ışıklarını yansıttığı denizi alabildiğine aydınlatırken, tam altında gümüş parçacıklarının serpiştirilmiş ışıltılı oynaklığıyla oluşturduğu yakamozlar muhteşem körfez manzarasının ortasında parlıyordu. Sanki gün hiç batmamış, güneş elini eteğini hiç çekmemişti, şafak vaktinin o alacadan aydınlığa vurmuş hoş karanlığıyla yeni bir güne selam veriyordu.
Ancak Ay vardı, adeta bir topun yuvarlatılıp, bilmem kaç watlık ışıkla doldurulup, özenle gökyüzünün orta yerine yerleştirildiği. Sahi böyle bir şey mümkün olsa bu aydınlığı verebilir miydi insanoğlu acaba? Birde kaş, göz ekleyebilir miydi o uçsuz bucaksız gökyüzünün orta yerinde dünyaya gülümseyen, geceyi saran, karanlığı delip geçen aydınlığa?
Ay vardı, gecenin hakimi, geceye gülen, her gülüşünde artan ışıklarının gücüyle altındaki binlerce farklı dünyaları aydınlatan. Birbirine sarılmış uyuyan sevgilileri, masum süt kokulu bebekleri, kimbilir hangi köşede baygın düşmüş sarhoşları, birde, hala geceye direnen kederli beyinleri. Dop doluydu ay. O yarım, ince, zavallı denecek halini, heybetli, zafer kazanmış bir kral edası ile geride bırakmış ve yuvarlaklığını göğün orta yerine oturtarak alaycı bir ifade ile gülümsüyordu dünyaya. Dolunayın böylesine güçlü, böylesine güneşle yarışır hali sanki bu güne kadar hiç görülmemişti. Körfez ayın ışıkları ile boydan boya aydınlanmış, körfezin karşı kıyısındaki ışıkları yanıp sönen evler kıyı boyu öbeklenmiş bir ateş böceği topluluğunu andırıyordu adeta.